Oda ve Masa Düzeni

Oda ve Masa Düzeni
Amacına ulaşan adayların ortak özelliklerinden birisi odalarının ve çalışma alanlarının düzenli ve sade oluşudur.
 
Sınav sürecindeki birçok aday ister istemez (zaman kazanma amacıyla ve pratik olduğu yanılgısına kapılarak) dağınık olma eğilimindedir ancak ortamın dağınık olması zihnimize yansıdığı gibi dağınık bir zihnin görüntüsü de ortama yansımakta ve kısır bir döngü oluşmaktadır. Bu nedenle çalışma sürecinde oda ve masanın gereksiz araç gereç ve eşyalardan arındırılarak sade ve düzenli olması zorunlu bir etmendir.
 
Hatırlamaya yönelik aldığımız notların (özellikle de masaya yapıştırılan renkli hatırlatıcı kağıtların) geniş bir alanı kaplayacak biçimde göz önünde bulunmasını en aza indirmek gerekmektedir.
 
Sadelik ve gereksizlikle ilgili değinilmesi gereken bir başka konu ise çok fazla, farklı özellik ve renkte kalem kullanmamak ve ''Nasılsa çalışırım,çözerim.'' mantığıyla çok fazla kaynak alıp biriktirmemektir. Elimizin altında her zaman yalnızca yeterli düzeyde araç gereç bulunmalı, tükendikçe yenileri edinilmelidir.
 
Birçok aday olanıkları çerçevesinde farklılık gösterse de çalışmak için bir masaya sahiptir. Aday her ne kadar uzunca bir süre masada çalışsa da bir noktadan sonra aynılıktan sıkıldığı için çalışmayı koltuk, yatak gibi çeşitli başka eşyalarda sürdürmektedir. Burada özellikle yatak, mahrem ve denetleyemediğimiz uyku sürecini barındırdığı için zihnimiz işlev karmaşasına uğramaktadır. Bu karmaşa da adaya bilişsel çelişki olarak geri dönmekte ve bilgileri geri getirmede, kullanmada ya da sonuca varmada hatalara neden olmaktadır. Bu nedenle çalışma alanımızın yalnızca çalışmaya özgü ve (sürekli olarak kullandığımız tüm kişisel araç gereçlerimizin yerlerinin bile) sabit olması gerekmektedir. Bununla birlikte çok sık olmamak koşuluyla (ve isteğe bağlı olarak yılda 2 3 kere ) ortamın durağan enerjisini yenilemek adına büyük nesnelerin yerini değiştirmekte herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Yer değiştirmede önemli olan, çalışma masasının aydınlatma kaynaklarına bağlı olarak pencereye yakın ve uygun bir yerde konumlanmasıdır.
 
Dünya nüfusunun %89'u sağlak, %10'u solak ve %1'i ise her iki elini de etkin olarak kullanmaktadır. Buradan üretim endüstrisiyle ilgili çıkacak sonuç: Dünya sağlaklara göre tasarlanıyor ( hatta okulların, sınıfların pencereleri bile sağlak nüfus çoğunlukta olduğu için güneş ışınları soldan gelecek biçimde düzenlenmektedir.) Dolayısıyla (özellikle de solakların) araç gereç kullanımında daha özgün ve pratik çözümlere ulaşması gerekiyor.
 
Çalışma ortamında, alanında hangi elimiz işlevsel olursa olsun (fark etmez) kullandığımız elin arka alanının geniş olması yani rahat hareket edebilmesi oldukça önemlidir. Ayrıca araç gereç kullanımında ( özellikle de soru çözümlerinde) bir eli yazmak için kullanıp diğer elle hiçbir şey yapmayıp tamamen boşta bırakmak (diğer elin kağıdı, kitapçığı tutmaması, masaya yaslanıp destek sağlamaması ya da gereksiz hareketlerde bulunması ) da bilişsel yapımızın istenir düzeyde etkinlik göstermesini boşa çıkarmakta, zihinsel becerilerimize ket vurmaktadır. Olması gereken, sergilendikleri davranışlar her ne kadar farklı olsa da iki elin de aynı anda birbiriyle ilişkili işlevlerde bulunmasıdır.
 
Psikolog: Mustafa Fatihhan Atik 
Yayın: Yayın Denizi
Blog Etiketleri :
IdeaSoft® | E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.