Anne Babalar İçin Birkaç Söz
03-07-2022
15:07

Daha doğmadan çocuklarının geleceğine dair hayaller kuran, planlar yapan anne babalar bu tutumlarını doğumdan sonra daha somut adımlar atarak devam ettirirler. Özellikle kendi yaşamlarındaki eksiklikleri, hataları, kaçan fırsatları, ahları, keşkeleri, imkansızlıkları ve yapamadıkları şeyleri çocuklarıyla telafi etmek isterler.
Aileleri çocuklarından en büyük beklentileri eğitim yaşamlarıyla ilgilidir. Anne babalar beklentilerini, çocuklarını iyi tanıyarak ve yakından izleyerek biçimlendirmelidirler. Çocuğa yüklenen beklenti çocuğunun yapısına, becerilerine, isteklerine uygun değilse bu durum çocuğun eğitim yaşantısına olumsuz yansır ve ne yazık ki anne babalar bu olumsuzluğu çoğu zaman fark edemezler bile.
Ebeveynlerin çocuklarına yönelik yaptığı en masum hatalardan biri kaygıyı yok etmeye çalışmalarıdır. Yeterli düzeydeki kaygı, beynin bilişsel uygulamaları için enerji üretmesine ve bu enerjiyi kullanarak performansın artırılmasına yardımcı olur. Bu nedenle amaç, kaygıyı ortadan kaldırmaya çalışmak değil, kaygıyı soruna yol açmayacak ve kontrol edilebilir bir düzeyde tutmak olmalıdır.
Kimi özvereli, yapıcı, tüm kalpleriyle iyi niyetli anne babalar zaman zaman çocuklarının genel iyilik halini düşündüklerinden beklentiye girmediklerini, onları her şerleriyle kabul ettiklerini ve karşılaşılabilecek tüm olası sonuçlarının onlar için olumsuz görülmeyeceğini belirtmektedirler. Evet, bu koşulsuz kabul etme düşüncesi tabii ki çok iyi bir yaklaşım ama bunun bilinçaltındaki gerçeklik payı nedir? Tüm sınavlar zaten başlı başına bir şeyler elde etmek, bir yerlere varabilmek, yaşama değer katabilmek için bir koşul değil midir? Aday ve yakınları büyük beklentilerinin olmadığını olmadığını belirtseler de bu düşüncenin pek de gerçeklik payı yoktur çünkü bilinçaltı mantığa bürünerek der ki: ''Madem bir şeyleri değiştirme , iyileştirme, kazanma beklentisi yok, bunca yıl neden eğitime, kişiliğe, yaşam kalitesine bu denli yatırım yapıldı?'' Bilinçaltı haklı, dolayısıyla herhangi bir düşünce çarpıtması yaşamamak adına adayın ve çevresindekilerin beklenti konusunda makul düzeyde, gerçekçi bir çerçeve oluşturması gerekmektedir.
Her çocuğun güçlü yönleri olduğu kadar zayıf yanları da vardır. Önemli olan aşırılığa kaçmadan ve çatışma yaşamadan beklentilerinizin çocuğunuzun potansiyeli ve becerileriyle gerçek anlamda örtüşmesidir.
Bahsi hiç açılmayacak bile olsa çocuklara ve onların geleceklerine gereğinden fazla yatırım yapılması, adayı zihninde kar zarar dengesini sağlamak zorunda bırakacağı için beklentileri ve stres yükünü artırmaktadır.
Anne baba ve diğer aile bireylerinin, özellikle gergin anlarda, her türlü özverili davranışları yerli yersiz dillendirmesi ise adayın motivasyonunu yerle bir etmeye yetecek güçtedir.
Bazı anne babalar ters psikoloji yaparak (Örneğin çocuğa ''Bu kadar çalışmayla bir şey elde edemezsin.'' derler) ve gereğinden fazla müdahalede bulunarak çocuklarını (sözde) teşvik etmeye çalışırlar. Kaybetme ya da başaramama korkusunun olduğu bir süreçte bu yöntemler işe yaramayacağı gibi çocukların algılama ve odaklanma becerilerinde istenmedik kopmalara da neden olabilmektedir.
Anne baba olarak ''Acaba ne yapsak da çocuğumuza geri dönüşü olmayan bir zarar versek?'' diye düşünüyorsanız onu başkalarıyla kıyaslamak tam size göre... Herhangi biri, sizi başka bir akranınızla karşılaştırdığında ne hissediyorsanız biliniz ki çocuğunuz da kendisini en az bu kadar eksik hisseder ama bir farkla: Siz muhtemelen var olan ve değişmesine gerek duymadığınız bir yönünüzle sıradan bir zamanda kişiliğinize saldırılmadan kıyaslanıyorsunuzdur. Oysa çocuğunuza bunu yaşamının muhtemelen en büyük dönüm noktasında en önemli değerlerini sorgulayarak yapıyorsunuz. Kıyaslamanın en tehlikeli yanı ise çocuğunuzun ''sizin için kendisinin değil, başarılarının değerli olduğu'' inancına kapılarak kişiliğine sarsıcı bir biçimde anlam yüklemesinde bulunmasıdır.
Kuşkusuz her çocuk, parmak izlerinin birbirinden farklı olması gibi biricik ve özeldir ama aşırılık bakımından çocuğu takdir etmenin çok üzerinde övmemeye, nasılsa sizin çocuğunuz diye pohpohlamaya ve şımarıklığa sürüklememeye de özen gösterilmelidir.
Sevilmek, sevildiğini bilmek ve hissetmek her canlı için en büyük motivasyon kaynağıdır. Çocuklar için en önemli mutluluk öznesi ise anne babalarından övgü dolu sözler duymaktır. Başarılarında anne babasının özgün sevgi ve ilgisini gören, başarısızlıklarında ise anlayışla yol gösterilmeye ve desteklenmeye devam edilen çocuklar, güven duygularını her zaman canlı ve taze tutabilmektedirler.
Anne babaların çocuklarına her konuda yetemeseler de bunun için olabildiğince çaba harcadıklarını göstermeleri, çocuklarının her koşulda kendileri için değerli olduklarını hissetmeleri ve sonuç olumsuz bile olsa çocuğun verdiği emek için takdir edilmesi bu süreçte sizin onlara sunabileceğiniz en değerli yaklaşımlardır.
Sonuçta sınav kişilikle değil, bilmeyle ilgili bir ölçüttür.
Sonuçta sınavlar geçici, kişilik kalıcıdır.
Sonuçta çocukların başarılı olmalarından çok, mutlu olmalarına özen gösterilmelidir.
Sonuçta çocuk büyütmek ayrı bir şey, çocuk yetiştirmek ayrı...
Psikolog Mustafa Fatihhan Atik
Alıntı : Sınav Sanatı
Yayın : Yayın Denizi